MİSAFİRLİK KELİMESİNİN KÖKENİ
Arapçadan dilimize geçen misafir ya da Türkçeleştirilmiş haliyle konuk , kısa süre içinde bir başkasının evine giden ve ağırlanan kişiye verilen addır. Misafir kelimesi Arapçada yolcu anlamındaki müsafir kelimesinden türemil olup Türkçedeki karşılığı konuktur. Arap dilinde bu manada daha çok dayf kelimesi geçer. Aynı kökten türeyen dıyafe misafir ağırlama , konuklara ikramda bulunma demektir.
Farsçadan dilimize geçmiş olan mihman (konuk), mihman olmak (konuk olarak bulunmak), mihmandar (konukları ağırlayan) sözcükleri de konuk ve konukseverliği karşılamak için kullanılan sözlerdir.
Türk kültüründe de oldukça önemli olan bu değer dilimize de yansımış Türkçenin farklı lehçelerinde karşılığını bulmuştur: Azeri Türkçesinde gonag ; Başkurt Türkçesinde kunak, mösafir ; Kazak Türkçesinde konak, meyman ; Kırgız Türkçesinde konok , meyman ; Özbek Türkçesinde mehmàn ; Tatar Türkçesinde kunak, mósafir; Türkmen Türkçesinde mīhmān ve Uygur Türkçesinde konak , mehman. Türk lehçelerindeki bu adlandırmalardan hareketle mihman ve konuk sözcüklerinin daha çok kullanıldığı anlaşılmaktadır. Divan-ı Lügat'it Türk'te de konuk ile ilgili olarak konuklamak sözüne rastlanmaktadır. Konuk sözcüğü Eski Türkçedeki kon- eyleminden türetilmiştir , '' bir yere konmak , geçici süre orada bulunmak'' anlamına gelir.
KONUK KELİMESİNİN TÜRK DİLLERİNDEKİ ETİMOLOJİSİ
Konukseverlik, tüm insanlara özgüdür ve ‘konuk’ için kullanılan bir sözcüğün var olmadığı dil hemen hemen hiç yoktur. Konuğu tanımlayan kelimeler farklı etimolojilere sahiptir ve oldukça ilgi çekicidir. Çünkü bu sözcükler konuk hakkında bizim alışılagelmiş fikirlerimizle bazen çok az benzerliği olan çeşitli sözcüklerle ilgilidir.
Biz de bu yazımızda sizleri ‘konuk’ kelimesinin Türk dillerindeki etimolojisi hakkında bilgilendireceğiz. Muhtemelen ‘konuk’ için kullanılan en eski Türkçe sözcük konuk veya konaktır. Uygurca, Çağatayca ve Türkçede konuk “konuk” = Çuvaşçada ise “konak”. Eski Türkçede, Kıpçakçada, Doğu Türkçesinde, Kazakçada, Karakalpakça’da, Barabacada konuk kelimesinin karşılığı “konak”tır; Kırgızca konok, Başkurtça ve Özbekçe kunak “konuk”tur.
Konuk veya konak sözcüğü kon- “yatmak, yatmaya gitmek, gece geçirmek” fiil kökünden türetilir. Konak biçimi aynı kökten – ak ekiyle türetilmiştir. Böylece ‘konuk’ anlamı bir gecelik barınak arayan ve söz konusu aile ile bir gece geçiren kişiden gelişmiştir. Bu sözcüğün de başka anlamlar meydana getirmesi bunun doğal bir sonucudur. Örneğin, Türkçede konak “gece barınağı, otel, yurt”, hatta “resmî daire, ofis” gibi anlamlara gelir.
Kon- kökü Moğolcada da bulunur, kono- veya kona- “gece geçirmek” ve konoğ veya konağ “gündüz ve gece, yirmi dört saat” demektir.
‘Konuk’ için diğer bir Türkçe sözcük ise Kazakça aulşı “ziyaretçi, konuk”, Şorca ve Sagayca ālcı “konuk”, Tuvaca ve Hakasça ālçı ve Yakutça ıalcıt “konuk”. Bütün bu sözcükler ağıldan (yurt, aile, ev halkı, koyun için çit çekmek, ağıl, vb.) türemiştir. Diğer bir deyişle ‘konuk’ anlamı söz konusu meskene gelen kişiden gelmektedir.
Sonuç olarak Türk dillerindeki ‘konuk’ ifadesinin altında yatan temel düşünceler, aynı evde kalanlar veya söz konusu gruba gelenler ya da içecek (veya yiyecek) alan kişiler olduğu iddia edilebilir. ‘Konuk’ için bazı başka dillerde olduğu gibi, ‘yabancı’ veya ‘düşman’ kelimelerinden kaynaklanan sözcükler bulunmamaktadır.
Bizim oralarda her zaman misafir için “Tanrı Misafiri” ifadesini kullanırlar. Niçin bu tabiri kullandıklarını, kimin bu ifadeyi bulduğunu, doğru isterseniz bilmiyorum. Bildiğim şey şu ki misafir için “Tanrı Misafiri” ifadesini kullanmak; misafirlik kavramına bir kutsallık katmaktaydı. Nitekim öyle de olurdu. En güzel yemekler, en güzel ikramlıklar, misafir geldiği zaman ortaya çıkardı. Elde ne varsa güzel bir sunum, güler yüz içerisinde misafire ikram edilir; misafirlerin gönlü hoş tutulmaya özen gösterilirdi.
Misafir kısmeti ile gelirmiş. Atalarında ifade ettiği gibi:“Misafir on kısmet ile gelir, birini yer dokuzunu bırakır”. İşte bu düşünce içerisinde olanlar misafirin gelmesinden asla yüksünmez(yük olarak görmez); nerden çıktılar şimdi, gibi olur olmadık sözler etmezler. Hangi saatte kapımızı çalarlarsa çalsınlar kapımızı onlara açar, çok geç olsa bile yatak, döşek onlar için serilir. Geç de olsa misafirler ağırlanır.
Bizlerde misafire her zaman “Tanrı Misafiri” gözüyle bakmalıyız. Onları en güzel şekilde ağırlamalı, gereken ilgiyi göstermeliyiz. Zaman değişse de, insanlık değişse de misafir her zaman bizler için kıymetli olmalıdır.
NASRETTİN HOCA VE MİSAFİRLİK
MİSAFİR SEVMEZ
Hoca pek misafiri sevmezmiş. Ne zaman birisi gelecek olsa, bahaneler ileri sürer, kabul etmezmiş. Bu huyunu bilen birisi Hoca'ya misafir gitmeyi aklına koymuş. Sokağında pusuya yatmış. Tam Hoca, eşeğiyle evine girerken , saklandığı yerden çıkıp:
– Çok iyi oldu, demiş. Ben de size gelmiştim.
Davetsiz misafir , ayağını eşikten tam atarken Hoca:
– Dur hele, burada bekle, deyip içeri girmiş. Karısına da misafiri atlatmasını söylemiş.
Misafir kapıda beklemiş, beklemiş hiç ses seda yok. Kapıyı çalmış. Pencereye hocanın karısı çıkmış.
– Hoca efendi evde yok, demiş.
Misafir şaşkın:
Nasıl olmaz. Gözümle gördüm, biraz önce içeri girdi. Hatta bana da burada beklememi söyledi deyince Hoca kafatasını uzatıp:
– Ne diye anlamıyorsun? Ev benim değil mi? demiş. İster olurum ister olmam!
TANRI MİSAFİRİ
Akşehir'de dolaşan, ne yaptığını, nerede yatıp kalktığını kimsenin bilmediği bir oğlancağız varmış. Sicili de ahvali de hani pek beyaz değilmiş. Hırlı gürlü birisiymiş. Gecenin bir yarısı Hoca'nın kapısını çalıp:
– Efendi, Tanrı misafiriyim, demez mi !
Hoca gayet sakin:
– Yanlış kapıyı çaldın evlat, demiş, misafir Tanrı'nın misafiri de, ev Tanrı'nın evi değil !
YATMADAN ÖNCE YENEN ÜZÜM
Adamın biri bir gün Nasrettin Hoca'ya misafirliğe gitmiştir. Hoca ise misafirini elinden geldiği gibi karşılamış , ona güzel şeyler ikram etmiş, uyuyana kadar onunla sohbet edip güzel vakit geçirmesini sağlamıştır. Tam uyumaya karar vermişler , misafirin canı üzüm çekmiş. Öyle ya, açıktan ''Canım üzüm istiyor.'' diyememiş. Sonra da bir makam tutturmuş ve şarkı benzeri bir şeyler mırıldanmış:
– Bizim iller, bizim iller! Yatarlarken üzüm yerler.
Nasrettin Hoca imayı anlamış ama tam uyuyacakken gecenin bir vakti üzüm çıkarmak hiç işine gelmemiş. O da benzer bir makam tutturmuş.
– Biz de öyle adet yoktur. Sakarlar da güzün yerler.
MİSAFİRPERVERLİK
1) Misafirperverliğin Göstergesi Olan Davranışlar
· Misafirlere değer vermek.
· Misafirlerini kendi evindeymiş gibi rahat hissetmesini sağlamak.
· Misafirin yaşadığı herhangi bir sorunda ona yardımcı olmak.
· Misafiri en güzel şekilde ağırlamak.
· Misafirlerle onları sıkmadan hoş sohbetlerde bulunmak.
· Misafire karşı samimi davranmak.
2) Eve Gelen Misafiri İyi Ağırlamak İçin Ne Yapmalıyız
· Onlara değer verelim.
· Güzel sofralar kuralım.
· Onları yalnız bırakmayalım
· Gereksiz konuşmalarla misafirleri sıkmayalım.
· Nezaket kurallarına uyalım.
· Her türlü kaba söz ve davranışlardan uzak duralım.

MİSAFİRLİK İLE İLGİLİ SÖZLER
Misafir kabul etmeyen evinin bereketini götürür.(Anonim)
Misafirlik üç gündür, bundan fazlası sadakadır.(Hadis-i Şerif)
Ağırlayamayacağın misafiri yüreğine davet etme.(Anonim)
Misafir için yaptığın hazırlıklar ve yemekler asla boşa gitmez.(Anonim)
Ahmak konuk ev sahibini ağırlar.(Kaşgarlı Mahmud)
Misafirden hiç korkmayın misafir kısmeti ile gelir, duası ile gider.(Anonim)
Balıklar ve konuklar üç günde bayatlarlar.(John Leyely)
Misafire ikram için yemeğin bolca hazırlanması israf olmaz.(Hz. Aişe)
Çok ziyaret usandırır, az ziyaret dostluğa zarar verir.(Hz. Osman)
Bazı misafirler vardır kapıdan girerken sevindirir, bazı misafir de kapıdan çıkarken.(Anonim)
Her misafir güzeldir ama ramazan ayında gelen misafir bir başka güzeldir.(Anonim)
Bizde misafire ne zaman gideceksin diye sorulmaz, niye hemen gidiyorsun denir.(Anonim)
Ne demiş atalarımız: Misafir on kısmetle gelir, birini yer, dokuzunu bırakır.
Misafir gelecekmiş gibi evini, ölüm gelecekmiş gibi kalbini temiz tut.(Mevlana)
Gönülde şimdilik gam var. Ey neşe! Şimdi gelme. Bir yerde misafir üstüne misafir olmaz.(Mevlana)
Misafir sofrana oturduğu zaman onu gönül borcunda bırakma. Ona teşekkür etmeyi kendine borç bil.(Nasır Hüsrev)
Misafir; ilk gün altın, ikinci gün gümüş, üçüncü gün demir, dördüncü gün çanak gibidir. Beşinci gün ise kül gibi sokağa atacaksın.(İran Atasözü)
Bir dost, misafir gelince öyle davranmalı ki hizmet ederken üzerine hiçbir ağırlık çökmemeli, gittiğinde de ferahlık gelmemeli.(Ebu Hafs)
Misafir istemeyen kimsede, hayır yoktur.(Hz.Peygamber)
Misafir gelirken yanında bizlerin göremediği bereket ve rahmetle gelir, dua ile gider.(Anonim)
Misafir ağırlamak için iyi bir oda, iyi yemekler ve lüks bir yaşam olması gerekmiyor. Misafir kabul etmek dört duvarda olsa kapıyı açıp içeri buyur etmektir.(Anonim)
Mutluluğu sende bulan senindir, ötesi misafir. (Mevlana)
Hiçbir konuk , üç günden fazla çekilmez. (Anonim)
Misafire gel demesi kolaydır ama git demesi çok zordur. (Anonim)
Misafir umduğunu değil bulduğunu yer. (Atasözü)
Ancak şerli, kötü kimseler, misafir kabul etmez. (Beyheki)
